İstanbul ve Ankara’da LGBTT örgütleri, Türkiye’de travesti ve transseksüellere karşı giderek artan nefret cinayetlerinde ‘düzenin rolü’nü tartıştı.
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinden dolayı Travesti ve Transseksüellerin hayatın her alanında ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldığını hatırlatan İstanbullu LGBTT’liler, düzenin yarattığı nefrete karşı örgütlü olduklarını ve haklarını alana kadar mücadele edeceklerini vurguladı.
Travesti ve transseksüeller için de bir açılım başlatılmasını talep eden İstanbul LGBTT ve EHP’liler, ötekileştirme politikalarının derhal son bulmasını istedi.
‘Düzenin Nefretine Karşı Örgütlüyüz’
LGBTT Cinayetleri Politiktir!
İstanbul LGBTT Girişimi kurucularından Ebru Kırancı ve Demet Demir, EHP LGBTT’den Elif Karan ve Kadın Kapısı projesi danışmanı Şevval Kılıç’ın konuşmacı olarak katıldığı panelde, kendi yaşantılarından örnek vererek transseksüellerin Türkiye’de yaşadığı baskılar vurgulandı. Açılış konuşmasını yapan İstanbul LGBTT Girişimi Kurucularından Ebru Kırancı, katledilen transseksüel Rita Hester’ın vahşice öldürüldüğü bugünde, travesti ve transseksüel cinayetlerinin politik olduğunu söylemek için buluştuklarını belirti.
Namus cinayetlerine karşı ceza indiriminin kaldırılmasına rağmen transseksüelleri öldürenlerin ya hiç ceza almadığını ya da mahkemede verdiği ifadelerle cezasının indirilip bir kaç sene yatıp çıktığına dikkat çeken Kırancı, Türkiye’de travesti ve transseksüellerin katledilmesinin devlet tarafından adeta ödüllendirildiğini vurguladı.
Bu baskının transseksüellerin artık evinden dışarı çıkamama boyutuna vardırdığına dikkat çeken Kırancı, düzen tarafından körüklenen nefret cinayetlerin ve söylemlerin son bulması için öncellikle yasalarda köklü değişikler yapılması gerektiğini altını çizdi. Kırancı, Anayasanın 10’uncu maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin eklenmesini, transseksüellerin çalışabilmesi için kota uygulanmasının kaldırılmasını ve nefret cinayetleri işleyenlerin ömür boyu hapse mahkûm edilmesini istedi.
‘Biz Varız, Buna Alışın!’
LGBTT mücadelenin travesti ve transseksüellerin polis tarafından Eskişehir’e sürgün edilmesine tepki olarak yapılan açlık grevleriyle başladığını hatırlatan İstanbul LGBTT Girişimi Kurucularından Demet Demir, bu grevden sonra kendilerine yönelik baskı ve şiddetlerin azaldığını ama bu son 5 sene içerisinde şiddetin yerini cinayetlere bıraktığına dikkat çekti. Katledilen yüzlerce arkadaşlarının adına hakları için hiç bir zaman geri adım atmadıklarını belirten Demir, bugün dünden daha çok örgütlü olduklarını dile getirdi. Cinayet zanlılarının yakalandığı zaman “Ben onu kadın zannetmiştim. Bana jigolo dedi ya da pasif ilişkiye girmemi istedi” bahanelerini öne sürerek cezalardan kurtulduklarına dikkat çeken Demir, birçok katilin bu cinayetleri transseksüellerin para veya eşyalarını çalmak adına işlediklerini de söyledi.
Buna karşın toplumda transseksüellere karşı yaratılan nefret imajı yüzünden katillerin alkışladığını da belirten Demir, düzenin yaratığı nefret zihniyeti değişmedikçe insan haklarından söz edilemeyeceğini vurguladı. 1999 depreminde bile suçlandıklarına dikkat çeken Demir, ‘Resmen, Marmara bölgesinde çok travesti ve transseksüel olduğu için deprem oldu” gibi şeyler söyleyenler oldu, düşünebiliyor musunuz? Bizleri canavar olarak lanse etmekten vazgeçsinler. Biz varız ve var olacağız buna alışın” diye konuştu.
EHP LGBTT Genel Yardımcısı Elif Karan ise, İstanbul’da 3 aydır yürütülen örgütlü mücadeleyle bir şeylerin değişebileceğini bir kere daha gördüklerini ifade etti. Artık Beyoğlu’ndaki polisin rahatça ceza kesemediğini dile getiren Karan, bu yüzden, sadece şikâyet eden bir örgütleme değil, toplumsal yapılanmayı değiştirmeyi hedefleyen bir mücadele yürütülmesinin önemli olduğunu vurguladı. Medya’yı da yanlarına alarak erkek egemen sistemin yarattığı nefret politikalarına karşı artık örgütlü olduklarını duyuran Karan, nefret cinayetlerine karşıyız ve mücadeleyi daha da büyüteceğiz” dedi.
‘TC devleti sapına kadar Türk, Sünni ve erkek’
‘20 Kasım Nefret Suçu Kurbanları Trans Bireyleri Anma Etkinleri’ kapsamında Pembe Hayat Derneği bir panel düzenledi.
Petrol-İş Sendikası konferans salonunda gerçekleşen panele çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti temsilcisi katıldı. Panelde LGBTT bireylerin (Lezbiyen, Gey, Bikseksüel, Travesti ve Transseksüel) maruz kaldıkları şiddete ve ölümlere dikkat çekildi.
Alevi Enstitüsü adına konuşan Dr. Ali Murat İrat, Türkiye’deki devletin sapına kadar Türk, Sünni ve erkek olduğunu ifade ederek, "Türkiye’nin bütün sapkınları birleşin" diyerek şiddete karşı şiddet mağdurlarının bir araya gelmesini önerdi.
Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe! hareketinden konuşmacı olarak katılan hukukçu Hüseyin Öntaş, "Bütün nefret suçları önyargı, yaftalama, tipikleştirmeden doğar. Suç işleme ise öteki insana insan olarak değil müstahak olarak bakılmasından kaynaklanıyor" dedi. Irkçılığın ve ayrımcılığın kibirlik hastalığından doğduğunu ifade eden Öntaş, bu hastalıkla itilaf yöntemiyle değil karantina altına alınarak, teşhir edilerek mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
Demokratik Toplum Partisi (DTP) Ankara İl Başkanı Songül Erol Abdil ise parti olarak yaptıkları çalışmaları anlattı. Abdil, "Geçen yıl yüzde 40 olan kadın kotasının ismini partimizde uzun yıllar çalışmış olan travesti arkadaşımızın önerisiyle cinsiyet kotası olarak değiştirdik. Anayasayı da değiştirmemiz lazım. Toplumun tüm ezilenleri bir araya geldikçe bu anayasayı değiştirecek güce kavuşacağız” diye konuştu.
BriGün / Zeynep KURAY & Cihan ELİGÜZEL
IGLHRC Yönetim Kurulu Başkanı Cary Johnson imzasıyla kaleme alınan mektupta, daha önce aynı gerekçeyle Kaos GL ve Pembe Hayat derneklerinin kapatılma taleplerinin reddedilmesi ve Yargıtay’ın, yine aynı gerekçeyle kapatılmak istenen Lambdaistanbul kararı hatırlatılıyor. 









Avusturyalı eşcinseller yirmi yıldır sürdürdükleri mücadelede hedefledikleri noktaya henüz yaklaşamadılar.
Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu (IGLHRC) ve Venezuela Diversa C.A., Venezüella’da eşcinsellerin tutuklanmasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Yapılan çağrıda, Caracas’lı ve Venezüellalı yetkililerden 19 LGBT bireyin ve insan hakları savunucusunun 9 Ekim 2009’da Caracas’ta keyfi olarak tutuklanmasının tam ve adil biçimde araştırılması ve gelecekte cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayanan keyfi tutuklamalara karşı önlem alınması talep ediliyor.
Polis, son olarak 19 gey ve lezbiyeni tutukladı. 11’den fazla kişi 18 yaşın altındaydı. Polis, kimliklerine ve cep telefonlarına el koydu, onları cinsel yönelimlerine gönderme yaparak sözle taciz etti ve dövdü. Cep telefonunu saklayan biri arkadaşlarını ve Ombudsmanlık Ofisi’ni arayabildi. Tutuklananlar arasında polise heteroseksüel olduğunu söyleyen iki adam da vardı. Gey ve lezbiyen olarak tespit edilenlerin tersine bu iki kişiye saygı gösterildi ve telefonla görevlilerle konuşmalarına izin verildi.

Müslüman Toplumlarda Cinsel ve Bedensel Haklar Koalisyonu'nun düzenlediği "Ortak Mücadele-Hep Birlikte" eylemlerine katılan sivil toplum örgütleri ve aktivistler, erkeklerin namus bahanesiyle işlediği cinayetleri ve kadın sünneti gibi uygulamaları protesto etti; kadınların recm edilmesi ve kırbaçlanması gibi ayrımcı yasaların kaldırılmasını istedi; LGBTT hakları, cinsellik eğitimi gibi konulara dikkat çekti.
“İnsanları çocukken yaptıkları nedeniyle öldürmek yanlış, eşcinsel bir eylemde bulunmaları nedeniyle öldürmek de öyle” diyen İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika direktörü Sarah Leah Whitson, “İran hükümeti, bu ölüm cezalarının çıkmasına izin vererek en temel insan hakları yükümlülüklerini görmezden geldi” diye ekledi.

Kaos GL’nin ev sahipliğini yaptığı “LGB İşçi Buluşması”nda birinci gün emekçilerin kendilerini tanıtması ile açıldı. Sonrasında Kaos GL’nin yürüttüğü ve Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından desteklenen “Çalışma Hayatında LGB Çalışanların Yaşadıkları Cinsel Yönelimden Kaynaklı Sorunlar ve Türkiye’de Sendikal Yapılanma ve LGB Bireylerin Süreçleri” projesi tanıtıldı. Üç ayaklı proje içinde 3 ürünü barındırıyor.
haklarının daha iyi korunmasını, özellikle aynı cinsiyetten olanların birlikteliklerinin tanınmasını ve heteroseksüel çiftlerle aynı hakların verilmesini talep ettiklerini bildirdiler.