Translate

26 Ekim 2007 Cuma

Transfobiye, Ayrımcılığa Son!

Basına ve kamuoyuna!
26/10/2007

“Biz Bize” Transfobi


Show TV ve sunucu Serap Ezgü, ‘Biz Bize’ adlı programın 24 ve 25 Ekim tarihlerinde yayınlanan bölümleriyle insan hakları, hasta hakları, medya etiği ve RTÜK’ün yayın ilkelerini yok sayarak hareket etmiştir. Kaos GL Derneği ve Pembe Hayat LGBTT Derneği ve MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu, insan haklarına duyarlı kişi ve kurumları “Biz Bize” adlı programı protesto etmeye ve RTÜK’e şikayet etmeye çağırıyor.


Türkiye televizyonlarında öğle kuşağında yayınlanan ve cinayetlere kadar uzanan sonuçları nedeniyle yayından kaldırılan “kadın programları” başka bir isimle ama aynı formatla yeniden aramızda. “Toplumun kanayan yaralarına çözüm buluyoruz” iddiasıyla yeniden hortlayan bu programlar muhafazakar, ırkçı ve cinsiyetçi yayınlar yapmakta; stüdyoya konuk ettikleri “uzman” konukların da desteğiyle önyargıları beslemekte ve toplumu eksik, yanlış ve bilimdışı bilgilerle yönlendirmektedirler. Programlara çıkartılan ve “mağdur” olarak tanıtılan bireylere de insan haklarına aykırı tavırlar sergilenmektedir.

Show TV’de yayınlanan ve sunuculuğunu Serap Ezgü’nün yaptığı ‘Biz Bize’ adlı program da yukarıda andığımız programlardan sadece biridir ve 24 ve 25 Ekim 2007 tarihlerinde yayınlanan bölümleriyle insan hakları, hasta hakları, medya etiği ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) yayın ilkelerini yok saymıştır.

Transfobik ve bilimdışı programlar!

Show TV’de hafta içi öğle kuşağında ekrana gelen ve sunuculuğunu Serap Ezgü’nün yaptığı ‘Biz Bize’ adlı programın 24 ve 25 Ekim 2007 tarihlerinde yayınlanan bölümlerinde stüdyo konuğu olarak çağrılan kadından erkeğe transeksüel Mert’in cinsiyet kimliğiyle dalga geçilmiş, dahası bunun bir hastalık olduğu belirtilmiştir.

Mert’i “tedavi etmek” konusunda anlaşılmaz bir ısrar gösteren Serap Ezgü, Mert’in transeksüel varoluşunu yok sayarak “Sana Mert diye hitap etmem, Meryem derim” demiştir. Gerekçesini de Mert’in nüfus cüzdanında isminin Meryem yazılı olmasıyla açıklamıştır.

Serap Ezgü, "Ne erkek ne kadın olabiliyorlar" diyerek gösterdiği muhafazakarlığını ve transfobisini doğrulatmak için de uzmanlardan destek almaya çalışmıştır. Transfobik yorumlar yapmayan uzmanları ise azarlayıp, "Bunu özendirilecek bir şey yapmayın; yan etkileri neyse, ameliyat sonrasında ne tarz trajik olaylar yaşanıyorsa onlardan bahsedin" diyerek yönlendirmeye çalışmıştır.

Programda uzman olarak çağrılan diğer isimler ise Ezgü’den çok da farklı bir tavır göstermemişlerdir. Onlar da transeksüel varoluşunu yok sayarak ve hiçbir bilimsel gerçeği yansıtmayacak şekilde, "Bunların beyni hasta", "Takılan organın üreme işlevi olmadığından tasvip etmiyorum" gibi ifadeler kullanarak biliminsanına yakışmayacak bir görüntü sergilemişlerdir. Programa katılan uzmanlar kendi alanlarında uzman olabilirler ancak transeksüelliğe dair hiçbir bilgilerinin olmadığı, dahası konuya bilim dışı önyargılarla yaklaşarak topluma yanlış bilgi sundukları da bir gerçektir.

Show TV ve Ezgü RTÜK ilkelerini çiğnemiştir!

Show TV ve sunucu Serap Ezgü ‘Biz Bize’ adlı programın 24 ve 25 Ekim tarihlerinde yayınlanan bölümleriyle RTÜK’ün yasalarca belirleyen,

Kişilerin manevî şahsiyetlerine eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunulmaması, cevap ve düzeltme haklarına saygılı olunması, soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberlerin soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanmaması, saklı kalması kaydıyla verilen bilgilerin kamu yararı ciddî bir biçimde gerektirmedikçe yayınlanmaması.

Haberlerin yayınlanmasında tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine bağlı olunması; özgürce kanaat oluşumunun engellenmemesi; haber kaynaklarının kamuoyunun yanıltılmasının amaçlandığı haller dışında gizliliğinin korunması ilkelerini çiğnemiştir.


Program; transfobik tavırlar göstererek ve yanlış, önyargılı ve bilimdışı bilgiler sunarak LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel) bireyleri hatalı yönlendirmiş, toplumun eşcinselliğe ve transeksüelliğe yönelik ayrımcı tutumlarını da beslemiştir.

Kaos GL Derneği, Pembe Hayat LGBTT Derneği ve MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu olarak, insan haklarına duyarlı kişi ve kurumları “Biz Bize” adlı programı protesto etmeye ve RTÜK’e şikayet etmeye çağırıyoruz.

-Kaos GL Derneği
İletişim: 0312 230 0358
kaosgl@kaosgl.org

-Pembe Hayat LGBTT Derneği

-MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
morel.eskisehir@gmail.com


Şikayet için adresler:

Show TV İzleyici Temsilcisi: http://www.showtvnet.com/yardim/izleyicitemsilcisi.asp

Show TV Öneri ve Eleştiri:
http://www.showtvnet.com/yardim/index.asp

“Biz Bize” Programı - E-posta:
bizbize@showtvnet.com

Show TV E-posta: info@showtvnet.com

“Biz Bize” Programı - Faks: 0 212. 300 41 42

RTÜK:
http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/GorusOneri.aspx

16 Ekim 2007 Salı

MorEl Etkinlikleri Başlıyoooo!

''Duvarların Dili Olsa 2''
Film Gösterimi*


Hepberaber film izliyor sonrasında sohbet ediyoruz, gösterime herkes davetlidir:)

Ne zaman:
20 Ekim 2007- Cumartesi

Saat Kaçta:
19.00

Etkinliğe katılmak istiyorsanız bize ulaşın:
morel.eskisehir@gmail.com


*Duvarların Dili Olsa 2
(If These Walls Could Talk 2 )

Oyuncular : Sharon Stone , Vanessa Redgrave , Chloe Sevingy , Michelle Williams
Yönetmen : Jane Anderson ( "1961" kısmı), Martha Coolidge ( "1972'' kısmı),
Anne Heche ( "2000" kısmı)
Senaryo: Jane Anderson,Sylvia Sichel,Alex Sichel,Anne Heche
Süre: 96 dakika

Golden Globe(Altın Küre) ödüllü(8 dalda adaylık, 6 ödül sahibi)
1961, elli yıllık hayat arkadaşı Abby'nin (Marian Seldes) ölümüyle yalnızlığı ilk defa tadan ve kendisini korumasız hisseden Edith (Vanessa Redgrave), Abby'nin ailesinin kalan mirasa akbabalar gibi üşüşmesiyle iyice yıpranır.
1972, feminist bir lezbiyen olan Linda (Michelle Williams), maskülen bir kadın olan Amy (Chloe Sevignry) aşık olunca arkadaşlarından tepki alır ancak ilişkisinden vazgeçmeye niyeti yoktur.
2000, Fran (Sharon Stone) ve Kal (Ellen DeGeneres) ilişkilerinde normal yollardan sahip olamayacakları bir şey istiyorlardı, bir bebek.
Üç farklı zamanda fakat aynı evde geçen farklı hikâyelerdeki kadınların birbirlerine duydukları tutku ve aşk farklı yönleriyle ele alınıyor.

11 Ekim 2007 Perşembe

Nefret Cinayetlerine Son!

Kaos GL ve Pembe Hayat dernekleri eşcinsel ve transeksüellere yönelik nefret cinayetlerini protesto etmek amacıyla bugün Ankara'da Yüksel Caddesi’nde İnsan Hakları Anıtı önünde kefenli eylem düzenledi. Eylem sırasında kefen giyilerek nefret suçları protesto edildi. Eylemin ardından bir basın açıklaması gereçekleştirildi. MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu'nun da imzacısı olduğu açıklama şöyle;

BASINA VE KAMUOYUNA

Ne ilk ne de son: 24 saat içinde 2 nefret cinayeti!

Geçtiğimiz hafta İstanbul'da 24 saat içinde 2 ayrı nefret cinayeti işlendi. Öldürülmekten son anda kurtulan bir kişi de halen yoğun bakımda!

Eşcinsellere ve transeksüellere yönelik şiddet kol geziyor. İstanbul’daki cinayetler ilk değil; son da olmayacak!

3 Ekim 2007 Çarşamba gecesi Nişantaşı’nda öldürülen Mehmet, evinde boğazı kesilmiş olarak bulundu.

5 Ekim 2007 Cuma gecesi Funda ve Simge adlı iki travesti evlerine götürdükleri iki kişi tarafından saldırıya uğradı. Funda ağır yararlanırken Simge olay yerinde yaşamını yitirdi. Şişli Etfal Hastanesi'nde yoğun bakımda olan Funda’nın sağlık durumu ciddiyetini koruyor.

Katillerin aynı kişiler olduğunu açıklayan polis, yaklaşık 1.80 -1.85 boylarında, biri 19 diğeri 22 yaşında iki erkeğin robot resimlerini dağıttı.

Türkiye Cumhuriyeti yasaları ihlal ediyor!

Türkiye’de yasalarda LGBTT (lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel) bireylere yönelik ayrımcılığı ve insan hakları ihlallerini cezalandırmaya yönelik herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Üstelik LGBTT bireylere yönelik işlenen nefret suçlarında mahkemeler ağır tahrik indirimi uygulayarak, hukuk önünde eşitlik ilkesini ihlal etmeye devam ediyor.

Hatırlanacaktır ki, gazeteci Baki Koşar 22 Şubat 2006’da öldürülmüştü. Cinayet zanlısının yargılandığı davada mahkeme 1 Mart 2007’de açıkladığı kararda, ağır tahrik indirimi uygulayarak, Baki Koşar’ı öldüren katile 16 yıl 5 ay 15 gün ceza verdi. Verilen ceza, yaşarken de ölürken de eşcinseller için adaletin ne yönde tecelli ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Türkiye Cumhuriyeti,

Nefret cinayetlerine ilişkin gerekli düzenlemeler dahil,

LGBTT bireylerin güvenliğini sağlamaya ve haklarını korumaya yönelik herhangi bir yasal düzenleme yapmadığı,

LGBTT bireylere yönelik işlenen suçlarda ağır tahrik indirimine giderek mağdur LGBTT bireylere yönelik ayrımcılık yaptığı;

Yargı süreçlerinde hukuk önünde eşitlik ilkesini çiğnediği için,

Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesinin ayrımcılık yasağını düzenleyen 2. maddesini,

BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin ayrımcılık yasağını düzenleyen 2. maddesini, yaşam hakkını düzenleyen 6. maddesini, özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 9. maddesini, hukuk önünde eşitliği düzenleyen 26. maddesini,

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, yaşama hakkını düzenleyen 2. maddesini, özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddesini, ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesini ihlal etmektedir.

Medyanın sunumu taraflı ve homofobik!

LGBTT bireylere yönelik nefret cinayetleri, medya’da “gay cinayeti”, “eşcinsel cinayeti”, “ahlaksız teklif” manşetleri atılarak, şiddet olayları magazinleştirilerek sunulmaktadır. Medya bu haberleri verirken genellikle zanlının savunması üzerinden haberi hazırlamaktadır. “Kurban”ın kendini savunması mümkün olmadığı için “zanlı”nın savunması ile hazırlanan haber de taraflı ve homofobik haberler olmaktadır.

LGBTT bireylere yönelik nefret cinayetleri haberlerinde, LGBTT bireylerin insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinden görüş almanın, tarafsız ve doğru haber hazırlama açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, LGBTT bireylerin özel yaşamlarını, kişisel tercihlerini topluma ifşa etmeden, hak haberciliği yaklaşımının benimsenmesini talep ediyoruz.

Nefret suçlarının takipcisi olacağız!

Türkiye Cumhuriyeti, taraf olduğu ve ulusal hukukun bir parçası haline getirdiği Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Haklar Sözleşmesinin, Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin gereklerini yaparak insan hakları alanında gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.

Sivil Anayasa’nın eşitliği düzenleyen maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı eklenmelidir.

Türk Ceza Kanunun (TCK) ayrımcılık yasağını düzenleyen maddesine cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibareleri eklenmelidir. Nefret suçları tanımlanmalı ve LGBTT bireylere yönelik işlenen suçlar cezalandırılmalıdır.

Kaos GL ve Pembe Hayat LGBTT Dernekleri olarak, bu olayların her zaman takipçisi olacağız. Nefret cinayetleri yasalarda tanımlanana ve LGBTT bireyler hukuk önünde eşit haklara sahip olana kadar, homofobi ve transfobiye karşı MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ.

Kaos GL Derneği & Pembe Hayat LGBTT Derneği
11 EKİM 2007, ANKARA


Daha önce 23 Ağustos'da gerçekleştirilmiş kefenli eylem videosunu aşağıda izleyebilirsiniz;

10 Ekim 2007 Çarşamba

''Ahlak'' Duruşması 18 Ekim'de!

Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği'nin kapatılmasına yönelik açılan davanın ikinci duruşması 18 Ekim’de Beyoğlu Sütlüce Adliyesi’nde görülecek. "Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz" gerekçesiyle açılan dava nedeniyle Lambdaistanbul bir açıklama yayınladı.

Türkiye’de LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel) bireyler olarak toplum tarafından sürekli horlanıyoruz, yok sayılıyor ve yalnızlaştırılıyoruz. Her gün sokakta, evde ve iş yerinde ayrımcılık ile karşı karşıya kalıyoruz, hissettiklerimizi ve yaşadıklarımızı kimseyle paylaşamıyoruz. Psikolojik baskıya ve sömürüye maruz bırakılıyoruz. İşte bu ayrımcı tutum ve davranışlar karşısında LGBTT bireyler olarak dernek adı altında bir araya gelip kendi sorunlarımıza sahip çıkıyoruz, sorunlarımıza çözüm üretmeye çalışıyoruz.

Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği olarak bu amaçla 1993 yılından 2006’ya kadar sivil toplum girişimi olarak, 2006 yılından da günümüze kadar dernekleşerek faaliyetlerimizi yürütmekteyiz. Lambdaistanbul olarak yurt içinde ve yurt dışında LGBTT bireylerin dayanışmasına aracılık etmeye ve toplum içinde onurlu insanlar olarak hayatlarını sürdürmelerine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Her T.C. vatandaşı gibi LGBTT bireylerin de örgütlenme hakkını böylece kullanmış oluyoruz. Ancak devlet yetkilileri böyle düşünmüyor olmalılar ki Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği’ni kapatmak için çaba harcamaktalar.

Bu ve buna benzer ayrımcılıkların yaşanmaması için Türkiye’deki LGBTT örgütleri olarak, 2003 yılında yapılan TCK (Türk Ceza Kanunu) tasarısı çalışmaları sürecinde, ayrımcılık maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği”nin eklenmesini talep etmiştik. Ancak dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek ayrımcılık maddesinde geçen “cinsiyet” kelimesinin eşcinselleri de kapsadığını belirtmişti. Bundan dolayı tasarı metninde var olan “cinsel yönelim” maddesi metinden çıkarılmıştı. O günden bugüne eşcinsellere yönelik ayrımcılık konusunda bir arpa boyu yol alınamadı. Bugün ise LGBTT haklarını savunan Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, İstanbul Valiliği tarafından kapatılmak isteniyor. Tarih bizi bir kez daha haklı çıkarmış oluyor. TCK sürecindeki taleplerimizin ne kadar da isabetli olduğu ne yazık ki bugün bütün açıklığı ile karşımızda duruyor.

Bütün bu ayrımcı tutumlar karşısında Türkiye’de yaşayan LGBTT bireyler olarak örgütlenme hakkımız engellenmeye çalışılarak, önyargılar hukukun üstünde tutulup vatandaş olma hakkımız ihlal edilmiş oluyor.

Bu önyargılı ve hukuksuz yaklaşımlar sonucunda Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği 19 Temmuz 2007 tarihinde ilk yargılanmasını yaşadı. İlk celsede Lambdaistanbul’un lehine sonuçlanması gereken dava, hâkimin verdiği kararla 18 Ekim Perşembe saat 11.00’e ertelendi.

Biz dava günü, bu hukuksuzluğu haykırabilmek için davanın görüleceği Beyoğlu Sütlüce Adliyesi, 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin önünde yerimizi alacağız.

Sizleri de dayanışmamıza katılmaya çağırıyoruz. Sen yoksan bir eksiğiz…

Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği

7 Ekim 2007 Pazar

MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu İlke ve Değerler Metni'ni Açıkladı!

Yoğun bir çalışmanın ardından MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu olarak manifestomuz niteliğinde bir ''İlke ve Değerler Metni'' hazırladık. Metinden ana başlıklar şöyle;

≈Oluşumun Vizyonu:

MorEl, herkesin eşit şartlar altında yaşadığı ve cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya ifadesi ayrımcılığı olmak üzere tüm ayrımcılıklardan arınmış insan haklarına saygılı özgür bir dünya için çalışır.

≈Oluşumun Misyonu:

- Cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi temelinde olmak üzere ayrımcılıkla karşı karşıya kalanların hakları için Eskişehir’de ve ülke genelinde bir ses olarak hareket etmek;

- Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) bireylerin insan haklarının kazanılması, korunması ve devamlılığının sağlanması yönünde çalışmalar yapmak;

- Toplumdaki mevcut homofobik, bifobik, transfobik ve cinsiyetçi tutumların değiştirilebilmesi için çalışmalar yapmak ve/veya bu tür faaliyetler içinde aktif olarak yer almak.


≈Oluşumun İlkeleri:
  • Heteroseksizm, cinsiyetçilik, homofobi ve transfobi karşıtıdır.
  • Ayrımcılık karşıtıdır.
  • Patriarkal sisteme karşıdır.
  • Hiyerarşik olmayandır, hiyerarşi karşıtıdır.
  • Eşitlikçidir.
  • Şiddete karşıdır, şiddetsizlik kültürünü benimser.
  • Anti-militaristtir.
  • Dayanışmacıdır.

4 Ekim 2007 Perşembe

EŞİTLİK VE DEMOKRASİYE İNANAN KADIN ERKEK HERKESE SESLENİYORUZ!

Anayasa Kadın Platformu yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili fikirlerini dile getiren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu'nun da imzacısı olduğu açıklama şöyle;

Biz, Türkiye’nin son yıllarda gerçekleştirdiği yasal reform süreçlerinde aktif olarak çalışmış, yeni Türk Medeni Kanunu ve yeni Türk Ceza Kanunu’nun insan haklarını ve eşitliği içeren metinler olarak ortaya çıkmasında yoğun emeği geçmiş kadın örgütleri olarak, mevcut Anayasa’nın 10. Maddesi’nin iptalinin ve Anayasa taslağında bunun yerine önerilen 9. Madde ile yapılan değişikliğin HİÇ BİR ŞEKİLDE kabul edilemez olduğunu; kazanılmış haklarımızın hazırlanan Anayasa taslağı ile elimizden alınmasına izin vermeyeceğimizi, kadın erkek eşitliği konusunda mevcut anayasa ile ulaştığımız noktadan geri adım atmayacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Bizler; kadınlara ve erkeklere hak ve fırsat eşitliği sağlayan, insanlar arasında cinsiyet, cinsel yönelim ve medeni hal sebebiyle ayrımcılık yapmayan bir Anayasa talep ediyoruz.

2004 yılında Türkiye’deki bağımsız kadın hareketinin çabalarıyla Anayasa’nın 10. Maddesine eklenen “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ibaresinin taslak Anayasa’dan çıkartıldığını üzülerek görüyoruz. Mevcut Anayasa’mızda var olan “kadın erkek eşittir” ibaresinin Anayasa’dan çıkartılması, her surette geriye doğru bir adım olacaktır. Kadın-erkek eşitliğini açıkça düzenleyen bir maddenin KAPSAMININ GENİŞLETİLMESİ GEREKİRKEN iptal edilmesi hiçbir şekilde gerekçelendirilemez.

Ayrıca 9. Madde’nin 3. fıkrasında yazıldığı gibi “kadınlar,” “çocuklar, yaşlılar ve engelliler” ile birlikte “özel suretle korunmaya muhtaç bir kesim” değil, ülke nüfusunun yarısını oluşturan ve hayatın her alanında fırsat eşitliğini hak eden BİREYLERDİR, vatandaşlardır. “Özel suretle korunmaya muhtaç kesimler” ifadesinin kadınları da içerecek biçimde kullanımı uzun yıllar önce uluslararası literatürden kaldırılmış, 1993 tarihli Birleşmiş Milletler Viyana Deklarasyonu ile de kadın haklarının insan hakları olduğu evrensel olarak kabul görmüştür.

Anayasa’nın görevi, cinsiyet temelli doğrudan ve dolaylı her türlü ayrımcılığı yasaklamak ve kadınların en temel insan haklarından faydalanabilmeleri için fırsat eşitliği sağlamaktır. Türkiye’de kadın erkek eşitliğinin hem yasalar tarafından garanti altına alınması hem de uygulamada gerçek ve eksiksiz eşitliğin sağlanması için Anayasa’nın “Kanun Önünde Eşitlik” maddesinin SONUÇLARDA EŞİTLİĞİ, FİİLİ EŞİTLİĞİ SAĞLAYACAK ŞEKİLDE düzenlenmesini talep ediyoruz:

Anayasa taslağının 9. maddesi
Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınları “pozitif ayrımcılık yapıyoruz” görüntüsü altında, erkeklerin korumasına muhtaç bir konuma indirgemektedir. Demokrasi ve laiklik için asıl tehlike budur. Bugüne dek verdiği mücadeleler ile kendini Türkiye ve dünya kamuoyuna kanıtlamış olan Türkiye kadın hareketi bu tür bir düzenlemeyi asla ve asla kabul etmeyecektir. Bu tür bir cinsiyetçi hukuk anlayışına, şiddetle itiraz ediyoruz.
Devletin ve anayasaların görevi, yarısı kadın, yarısı erkek olan yurttaşlar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmaktır. Birini, diğerine Anayasa zoruyla bağımlı kılmaya çalışmak değil.

Kadın örgütleri olarak Anayasa taslağının 9. maddesi konusunda ortak önerimiz aşağıdaki gibidir:
Herkes dil, ırk, renk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, medeni hal ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlara karşı doğrudan ve dolaylı, her türden cinsiyet ayrımcılığı yasaktır.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, kadın erkek eşitliğinin fiilen hayata geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Kadınların ve erkeklerin hayatın her alanında fırsat ve uygulama eşitliğine sahip olması hedefine ulaşılana kadar, devlet bu fiili eşitliğin sağlanması için kota dahil hukuksal ve kurumsal geçici ve özel önlemler alır. Bu önlemler bir ayrım olarak mütalaa edilmez.

Bu haliyle mevcut 10. Madde korunacak, ancak tam eşitlik için şart olan ve Türkiye’nin uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmesi açısından da ivedilik taşıyan 2 ekleme yapılmak suretiyle tamamlanacaktır. Birinci ekleme ile “cinsel yönelim” ve “medeni hal” temelinde ayrımcılık yasaklanarak tam eşitlikçi bir Anayasa yolunda büyük bir adım atılmış olacaktır. İkinci ekleme ile, Türkiye’nin 1985 yılında onaylamış olduğu Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gereği, kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamaya yönelik “geçici özel önlemler”in yasalarımızda yer almasına yönelik YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZ yerine getirilmiş olacaktır.

Türkiye’nin B.M. CEDAW Komitesi tarafından Ocak 2005’de gözden geçirilmesini takiben, BM’nin Türkiye’ye yönelik Sonuç Görüşleri’nin 29. 30. ve 42. paragraflarında da bu konuya yer verilmektedir. Komite, Türkiye’deki geleneksel kalıplar ve ataerkil tutumlardan kaygı duyulduğunu ve Anayasa’nın eşitlik maddesinin hayata geçirilmesi için özel önlemler dahil devletin her türlü uygulamayı yapması gerektiğini vurgulamıştır. Mevcut Anayasa’nın 90. Maddesi’nde düzenlenen “Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin üstünlüğü ilkesi” uyarınca CEDAW’un ulusal mevzuatın üstünde görülmesi gerekir.

“SİVİL” ANAYASA ÇALIŞMALARI KATILIMCI VE SİVİL OLMALIDIR

ANAYASA KADIN PLATFORMU GİRİŞİMİ olarak Türkiye’nin “sivil” anayasa tartışmaları içinde olmasını önemsiyoruz. Ancak, yürütülen sürecin şeffaflık, katılımcılık ve daha özgürlükçü bir Anayasa hazırlanması üzerine örgütlenmesi, asla ve asla aceleye getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.

Sivil Anayasa hazırlanmasının öznelerinden biri olarak sivil toplum kuruluşlarının bu sürece katılımını, bütün sürecin de tartışmaya açılmasını talep ediyoruz. Yeni Anayasa Taslağının hazırlanmasına kadınların, eşit oranda ve aktif olarak katılımı sağlanmalı diyoruz.

Özetle: AKP Hükümeti’nin bir grup akademisyene hazırlattığı ve kamuoyuna yansıttığı taslağa dair bizim kadınlar olarak ciddi endişelerimiz var. Hükümet partisi olan AKP’nin kendi görüşlerini de eklediği bir taslak henüz kamuoyuna yansımadı. Yeni Meclis döneminin başladığı bir anda, tarihsel bir noktadayız. Kadınlar olarak AKP’den ve hükümetten, halkın önüne alelacele bir taslak koymaktansa, önce ilgili tüm kesimleri dinleyip, taleplerine kulak verip, bu şekilde oluşturacak bir taslağı kamuoyu önünde tartışmaya açmasını talep ediyoruz.

Kısaca, TASLAĞI BİRLİKTE OLUŞTURMAYI öneriyoruz.

Saygılarımızla.

ANAYASA KADIN PLATFORMU
İletişim: Deniz Yazgan – Tel: 0212 273 25 35 Fax: 0212 273 25 36
Cep: 0533 477 25 47 e-posta: deniz_yazgan@yahoo.com

ANAYASA KADIN PLATFORMU
Platform ve Birlikler:
AKL-TK Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu
Ankara Kadın Platformu
Denizli Kadın Platformu
Feminist Diyalog
İzmir Kadın Kuruluşları Birliği
KEİG, Kadın Emeği ve İstihdamı Grubu
Medeni Kanun Kadın Platformu
MEDİZ, Kadınların Medya İzleme Grubu
TCK Kadın Platformu

Örgütler:
Amargi Kadın Akademisi
Ankara Anıttepe Soroptomist Klübü
Ankaralı Feministler
Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi
AU Kadın, Ankara Üniversitesi Kadın Grubu
Avcılar Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi
Ata Kadın Dayanışma Derneği, Samsun
Bağlar Belediyesi Kardelen Kadınevi, Diyarbakır
BEKEV – Buca Evka 1 Kadın Kültür ve Dayanışma Evi
BÜKAK – Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü
Çanakkale Girişimci Kadınlar Üretim ve Pazarlama Derneği
CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu
ÇEKEV- Çığlı Evka 2 Kadın Kültürevi
Çanakkale ELDER- Kadın Dayanışma Merkezi
EL-DER Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği
Ev Eksenli Çalışma Grubu Samsun
Ev Hanımları Derneği
Ev Hanımları Dayanışma ve Kalkınma Derneği
Feminist Kadın Çevresi
Filmmor Kadın Kooperatifi
Fitne Fücur Kadın Oluşumu
Girişimci Kadınların Desteklenmesi Derneği
Gökkuşağı Kadın Derneği
Günyüzü Kadın Dayanışma Kooperatifi
İRİS Eşitlik Gözlem Grubu
İzmir Kadın Dayanışma Derneği
KADAV Yeni Adım Kadın Sitesi
KA-DER- Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği
Kadın Dayanışma Vakfı
Kadın İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği
Kadın Eğitim ve İstihdam Derneği
Kadın Emeği ve Sosyal Çalışma Grubu
Kadın Mühendisler Grubu
Kadın Sendikacılar Grubu
KADAV- Kadınlarla Dayanşma Vakfı
KAGİDER- Kadın Girişimciler Derneği
KAHDEM- Kadınlara Hukuki Destek Merkezi
KAMER Derneği
KAMER Vakfı
Kaos GL Derneği
KAOSİST Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi
KAYA- Kadın Yurttaş Ağı Dernepi
KAZETE Bağımsız Kadın Gazetesi
KEFA- Kadın Emeği Çalışan Feminist Akademisyenler
Kırkörük Kadın Kooperatifi
Körfez Aktif Kadınlar Çevre Kalkınma ve Dayanışma İşletme Kooperatifi
Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar Dergisi
Küçükkuyu Kadın Dayanışma Klubü
Küçükkuyu Kadın Platformu
LGBTT Bireylerin İnsan Haklarını İzleme ve Hukuk Komisyonu
Marmara Vakfı
Mavi Kalem Derneği
Mersin Bağımsız Kadınlar Derneği
Mor Çatı
Mor Kağıt Atölyesi
Morel Eskişehir LGBTT Oluşumu
Muğla Ev-Eksenli Çalışan Kadınlar Grubu
Muğla Kent Meclisi Kadın Komisyonu
Muğla Sekikbaşı Kadın Dayanışma Merkezi
Pazartesi Dergisi
Pembe Hayat LGBTT Derneği
Petrol-İş Kadın Dergisi
Selis Kadın Dayanışma Merkezi
SOGEP- Sosyal Kalkınma ve Cinsiyet Eşitliği Politikaları Merkezi
Türk Kadınlar Briliği Adalar Şubesi
Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi
Türk Kadınlar Birliği Mersin Şubesi
Türk Tabibler Birliği Kadın Grubu
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği
Uçan Süpürge
Umut Işığı Kadın Kooperatifi
V-Fekat Feminist Kadın Topluluğu
VAKAD, Van Kadın Derneği
WINPEACE-Türkiye, Türkiye Yunanistan Kadınları Barış Girişimi
YAKA-KOP, Yaşam Kadın Kooperatifi
Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği
Yeşiller Koalisyonu Kadın Grubu