Translate

20 Ekim 2009 Salı

Transları 'Hasta' Etme!

Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan ve “Bedenime Dokunma”, "Transseksüel açılımı istiyoruz", "Hasta değil travestiyiz" yazılı dövizler taşıyan Pembe Hayat ve MorEL Eskişehir üyeleri bir süre sloganlar attı.

Grup adına yapılan açıklamada, Amerikan Psikiyatrlar Birliğinin 1973 yılında, Dünya Sağlık Örgütü'nün de 1990 yılında eşcinselliğin ruhsal bozukluklar listesinden çıkarılmasına karar verdiği ancak transseksüelliğin hala ruhsal bozukluk kategorisinde değerlendirildiği belirtildi.

Amerikan Psikiyatrlar Birliği'nin 2012'de, Dünya Sağlık Örgütü'nün ise 2014'de ruhsal bozukluklar listesini yeniden gözden geçireceği ifade edilen açıklamada, bu nedenle dünyanın birçok ülkesindeki LGBTT örgütlerinin bu tarihlere kadar eylemler düzenleyeceği bildirildi.

Türkiye'de LGBTT bireylerin hayatın her alanında şiddet ve ayrımcılıkla karşılaştığı ifade edilen açıklamada, "İnsanları varoluşları yüzünden ayıran, baskılayan, ötekileştiren özel ve kamusal alandan dışlayan ve en temelde transfobiyi yaratan ve besleyen heteroseksist erkek egemen sistemin kendisi hastalıklıdır. Sistem, bizleri sağlıklı ya da sağlıksız bulmaya hakkı olduğunu düşünmektedir. Bunu reddediyor ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi.

17 Ekim'de Konur sokakta gün boyu stand açıp konu hakkında bilgilendirme yapan LGBTT bireylere DSİP, Kaos GL, ELEPS- Eleştirel Psikologlar ve Psikoloji Öğrencileri de destek verdi.
Grup adına Sera Can'ın okuduğu basın açıklaması şöyle:

"Transları ‘Hasta’ Etme!
Amerikan Psikiyatrlar Birliği (APA) 1973 yılında, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1990 yılında eşcinselliğin ruhsal bozukluklar listesinden çıkarılmasına karar vermiştir. Ancak transeksüellik hala ruhsal bozukluk kategorisinde değerlendirilmektedir. APA 2012’de, WHO 2014’te ruhsal bozukluklar listesini yeniden gözden geçirecek.

Türkiye’den de biz MorEL Eskişehir LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel) Oluşumu ve Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği olarak bu eylemlerin ilkini gerçekleştiriyoruz.
İnsanları varoluşları yüzünden ayıran, baskılayan, ötekileştiren özel ve kamusal alandan dışlayan ve en temelde transfobiyi yaratan ve besleyen heteroseksist erkek egemen zihniyetin kendisi hastalıklıdır! İnsan haklarına aykırı olan bu uygulamanın bir an önce değiştirilmesini ve ruhsal hastalık literatüründen kaldırılmasını talep ediyoruz. Biliyoruz ki; trans kimlikler ‘hasta’ ilan edilmeye devam ettiği sürece gerek Türkiye’de gerekse dünyanın birçok ülkesinde ayrımcılık ve şiddet devam edecektir.
Eşitlik İstiyoruz!
Türkiye’de LGBTT bireyler hayatın her alanında şiddet ve ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. İstanbul’da Ankara’da Eskişehir’de özellikle trans bireylere kesilen para cezaları, ev baskınları, gözaltları sistemin ‘yaşama öl’ bakış açısını açıkça göstermektedir. Trans bireylere çalışma hakkı verilmemekte, zorunlu seks işçiliğine sevk etmektedir. LGBTT bireylerin haklarını her eşit yurttaş gibi elde etmeleri ve hiçbir ayrımcılığa maruz kalmamaları için atılacak ilk adım; Anayasa’nın 10. maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmesi olacaktır.
Kabahatli polis!
Bu ülkede günün herhangi bir saati ve herhangi bir şehrinde trans bireyler kabahatler kanunu gerekçe gösterilerek para cezasıyla karşılaşmaktadırlar.
Travesti ve transseksüellere uygulanan idari para cezası Kabahatler Kanunu’nun 37. ve 140. maddeleri ile Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘yayaların uyacakları kurallar’ başlığını taşıyan 68. maddesinin C fıkrasına dayandırılmaktadır. Kabahatler Kanunu’nun 37. maddesi, ‘mal ve hizmet satarak başkalarını rahatsız eden kişiden’ söz etmekte, 140. madde ise kimlik bildirmemeyle ilgili. Ceza miktarı 69 ile 61 TL arasında değişmekte, bir kişiye aynı gün birden fazla ceza da kesilebilmektedir. Ayrıca 32.madde gereğince de para cezası kesilmektedir. 140 TL cezası olan bu madde, emre aykırı hareket nedeniyle fuhuşla mücadele komisyonunun emri olarak ifade ediliyor fakat Aralık 2008’de açtığımız dava sonucu emir, İdari mahkemesince iptal edilmiştir ve hukukta olmayan bir emir varsayılarak ceza kesilmeye devam edilmektedir. Tüm bu uygulamalar trans bireylerin cinsel kimliklerinden dolayı yapılan bir ayrımcılıktır, kolluk kuvvetleri görevlerini kötüye kullanmaktadırlar. Kabahatli olan trans bireyler değil polistir!
Yargı transfobik!
Her yıl onlarca LGBTT birey nefret cinayetlerine kurban gitmektedir.Yargı, kadınlara ve LGBTT yönelik nefret cinayetlerinde sıklıkla uyguladığı haksız tahrik indirimi yapmaktadır. Yargının bu cinayetlerde ve suçlarda verdiği kararlarla mağdur veya maktul olanlara karşı açıkça taraf olmaktadır ve nefret cinayetlerini meşrulaştırmaktadır. Nefret cinayetlerinin kayıtları sağlıklı tutulmamaktadır. Bu yüzden; Türk Ceza Kanunu’nda “nefret sucu” tanımı yapılmadıkça Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel (LGBTT) bireylere yönelik suçların failleri ceza indirimlerinden faydalanmaya devam edeceklerdir. Nefret cinayetlerine karşı yasalarda acilen düzenleme yapılmasını, yargının insan haklarına aykırı uygulamalarından vazgeçmesini talep ediyoruz.
Bedenimiz, kimliğimiz bizimdir!
Sistem, bizleri sağlıklı yada sağlıksız bulmaya hakkı olduğunu düşünmektedir. Bu normu reddediyoruz fakat aynı zamanda eşitsizliklerin de ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz.
Biz Trans bireyler artık ‘hasta’ olarak adlandırılmak istemiyoruz.
Biz Trans bireyler sosyal güvence hakkımızı istiyoruz.
Biz Trans bireyler medikal süreçlerden dışlanmamak istiyoruz
Biz Trans bireyler ameliyat sürecinin “cinsiyet değiştirme” değil “cinsiyet geçişi” olarak adlandırılmasını istiyoruz.
Nefret suçları yasalarda tanımlanana ve LGBTT bireylere karşı hukuk önünde ve sosyal alanda uygulanan ayrımcılıklar ortadan kalkana kadar, homofobi ve transfobiye karşı MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ!

Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
MorEL LGBTT Eskişehir Oluşumu"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder