Sonhaber 25 Mayıs 2007 Cuma (2.Sayfa yazısı)
Şakir Özüdoğru
Bir arada yaşayabiliyor muyuz?
Birkaç sene önce ÖDP, birçok dernekten, sivil toplum örgütünden, aydından ve sanatçıdan destek alarak ‘Bir arada yaşamı savunalım’ başlıklı bir kampanya başlatmıştı; kampanya o zamanlar epey ses getirmişti ülke çapında. Eylemlerde parti kortejlerinde çeşitlilikten, her yere yapıştırılan ‘Bir arada yaşamı savunalım’ çıkartmalarına, basında kampanyaya gösterilen ilgiye bir an için bir arada yaşamın tartışılabildiği bir platform oluşturuldu. Şimdilerde ise bu tip özgün girişimlerin yerini alan aşırı milliyetçilik dalgalanmaları, seçim telaşı ve partilerin birleşti mi birleşmedi mi, o nereden bu nereden aday soruları bu kampanyayı unutturdu. Oysa bir hafta önce bir arada yaşamın tartışıldığı ve toplumda beklide en son akla gelen, genelde hasıraltı edilmeye çalışılan eşcinsellerin KAOS GL öncülüğünde, Ankara’da 2.Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’sı gerçekleşti.
Buluşmaya yerli ve yabancı birçok akademisyen, siyasetçi ve sanatçı katılırken, birçok dernek, sivil toplum örgütü de katkılarını sundu. Öne çıkarılan konular genelde eşcinsellerin hakları ve bu hakların doğrudan bağlantılı olduğu insan haklarının ihlali olmasına karşın bütün asimile edilmeye çalışılan gruplar adına konuşuldu, ortak yaşama biçimlerinin nasıl olacağı tartışıldı.
Bugünlerde birden patlak veren milliyetçiliğin aşırıya varması, buna da seçimlerin eklenmesi ile bu konular güdük ve tartışılması gereksiz gibi görünebilir ancak seçim arifesinde gündemi kaplayan kimin parti değiştirdiği, kimin hangi partiden ne şekilde aday olduğu, adayların özgeçmişlerinin bir bir irdelenip karşılıklı yıpratma girişimlerinin sonuçları gibi konuların yanında bizi en az bunlar kadar, bu topraklarda yaşayanların nasıl birbirinin özgürlüğüne müdahale etmeden var olabileceği ve bu yaşama biçiminin hangi siyasi partinin ya da oluşumun ortaya çıkarabileceği ilgilendirmesi gerekmez mi?
Bu eksende biz de birkaç arkadaş Eskişehir’de 17 Mayıs Homofobi Karşıtlığı Günü ve Ankara’da yapılan etkinliklere koşut olarak gelecek tepkileri toplamak için bir performans gerçekleştirdik. Şöyle ki, ben ve bir erkek arkadaşım Bağlar’dan İsmet İnönü’ye kadar el ele yürüdük. Arkamıza da tepkileri dinlemesi için iki arkadaş yerleştirdik. Gelen tepkiler iki uçta, bize çok tuhaf gelen şeylerdi: Bir çift biz geçtikten sonra biri diğerine ‘Bu ne yav?’,demiş. Öteki de gayet doğal karşılayarak ‘Aşk, aşk.’ Diye cevap vermiş. Bir başka çiftin ise arasında geçen konuşma aynı soruyla başlamasına karşın ‘kıyamet alameti’ diye sonuçlanmış. Bize ilginç geldi. Ayrıca, böylece topluma tuhaf gelen yaşama biçimlerinin aslında tam bir kafa karışıklığına da denk gelmiş olduğunu gördük.
Bizim yaptığımız biraz eğlence, biraz merak birazda şaşırtma isteği idi. Ama bu toplum içinde hala yaşamını kurarken etnik, cinsel, dinsel ya da siyasi olarak kendini ifade etmeye korkan yüzlerce insan var. Kendimi de bunlara katarak soruyorum: Acaba birlikte yaşayabilecek miyiz?
Şakir Özüdoğru
Bir arada yaşayabiliyor muyuz?
Birkaç sene önce ÖDP, birçok dernekten, sivil toplum örgütünden, aydından ve sanatçıdan destek alarak ‘Bir arada yaşamı savunalım’ başlıklı bir kampanya başlatmıştı; kampanya o zamanlar epey ses getirmişti ülke çapında. Eylemlerde parti kortejlerinde çeşitlilikten, her yere yapıştırılan ‘Bir arada yaşamı savunalım’ çıkartmalarına, basında kampanyaya gösterilen ilgiye bir an için bir arada yaşamın tartışılabildiği bir platform oluşturuldu. Şimdilerde ise bu tip özgün girişimlerin yerini alan aşırı milliyetçilik dalgalanmaları, seçim telaşı ve partilerin birleşti mi birleşmedi mi, o nereden bu nereden aday soruları bu kampanyayı unutturdu. Oysa bir hafta önce bir arada yaşamın tartışıldığı ve toplumda beklide en son akla gelen, genelde hasıraltı edilmeye çalışılan eşcinsellerin KAOS GL öncülüğünde, Ankara’da 2.Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’sı gerçekleşti.
Buluşmaya yerli ve yabancı birçok akademisyen, siyasetçi ve sanatçı katılırken, birçok dernek, sivil toplum örgütü de katkılarını sundu. Öne çıkarılan konular genelde eşcinsellerin hakları ve bu hakların doğrudan bağlantılı olduğu insan haklarının ihlali olmasına karşın bütün asimile edilmeye çalışılan gruplar adına konuşuldu, ortak yaşama biçimlerinin nasıl olacağı tartışıldı.
Bugünlerde birden patlak veren milliyetçiliğin aşırıya varması, buna da seçimlerin eklenmesi ile bu konular güdük ve tartışılması gereksiz gibi görünebilir ancak seçim arifesinde gündemi kaplayan kimin parti değiştirdiği, kimin hangi partiden ne şekilde aday olduğu, adayların özgeçmişlerinin bir bir irdelenip karşılıklı yıpratma girişimlerinin sonuçları gibi konuların yanında bizi en az bunlar kadar, bu topraklarda yaşayanların nasıl birbirinin özgürlüğüne müdahale etmeden var olabileceği ve bu yaşama biçiminin hangi siyasi partinin ya da oluşumun ortaya çıkarabileceği ilgilendirmesi gerekmez mi?
Bu eksende biz de birkaç arkadaş Eskişehir’de 17 Mayıs Homofobi Karşıtlığı Günü ve Ankara’da yapılan etkinliklere koşut olarak gelecek tepkileri toplamak için bir performans gerçekleştirdik. Şöyle ki, ben ve bir erkek arkadaşım Bağlar’dan İsmet İnönü’ye kadar el ele yürüdük. Arkamıza da tepkileri dinlemesi için iki arkadaş yerleştirdik. Gelen tepkiler iki uçta, bize çok tuhaf gelen şeylerdi: Bir çift biz geçtikten sonra biri diğerine ‘Bu ne yav?’,demiş. Öteki de gayet doğal karşılayarak ‘Aşk, aşk.’ Diye cevap vermiş. Bir başka çiftin ise arasında geçen konuşma aynı soruyla başlamasına karşın ‘kıyamet alameti’ diye sonuçlanmış. Bize ilginç geldi. Ayrıca, böylece topluma tuhaf gelen yaşama biçimlerinin aslında tam bir kafa karışıklığına da denk gelmiş olduğunu gördük.
Bizim yaptığımız biraz eğlence, biraz merak birazda şaşırtma isteği idi. Ama bu toplum içinde hala yaşamını kurarken etnik, cinsel, dinsel ya da siyasi olarak kendini ifade etmeye korkan yüzlerce insan var. Kendimi de bunlara katarak soruyorum: Acaba birlikte yaşayabilecek miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder