TÜRKİYE’DE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ BİTMEK BİLMİYOR!
Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) bireyler, “Yeter Artık” diyor!
LGBTT Bireylerin İnsan Hakları
Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) bireyler kamusal ve özel alanda ayrımcılığa ve şiddete uğramaktadırlar. Bireyler uğradıkları haksızlıklar karşısında gerekli hukuksal desteği alamayacaklarına ya da adil yargılanma sürecinin gerçekleşmeyeceğine inandırıldıklarından, çoğunlukla susmayı seçmektedirler. Haklarını aramaya karar veren bireyler ise, cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimliklerine dair özel hayatlarının ifşa edileceği endişesiyle kimliklerini gizlemek zorunda kalmaktadırlar. Bu durum, LGBTT bireylerin ve sorunlarının görünmezliğe mahkumiyetini pekiştirmekte ve buna kayıtsız kalmaya devam eden ilgili kurumlarca da, eşcinsellerin örgütlenmeleri güçsüzleştirilmeye çalışılarak engellemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında eşcinsel bireyler hakkında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasalarda eşcinsel davranışı yasaklayıcı ya da cezalandırıcı bir düzenleme olmamasının yanında, heteroseksüel olmayan bireyleri ayrımcılığa karşı korumak için de eşcinselliğe değinilmemektedir. Bu, LGBT bireylerin T.C. devleti tarafından görmezden gelinerek yok sayıldığının göstergesidir. Tüm yasal düzenlemeler heteroseksüellere yönelik, oysa herkes heteroseksüel değildir.
Ayrımcılığa karşı koruyucu maddeler yasalarımızda yerini bulamazken, Türk Ceza Kanununda muğlak tanımlamalarla geçen, genel ahlak, müstehcenlik, teşhircilik, doğal olmayan cinsel ilişki gibi ifadeler gerekçe gösterilerek eşcinsel, biseksüel, travesti ve transeksüel bireyler mağdur edilmektedir. Eşcinsel bireylere yönelik işlenen suçlar cezasız kalmakta, takibi yapılmamakta, cezalandırılmak yerine ağır tahrik indirimleri ile ödüllendirilmektedir.
Bunun yanında, hem devlet kurumları hem de özel kurumların hukuki düzenlemelerinde “yüz kızartıcı suç” ifadesinin yer aldığı maddeler, genç ve yetişkin eşcinsel ve transeksüel bireylere karşı kullanılmaktadır. Bu yolla, eşcinsel ve transeksüel bireylerin işten, okuldan atılmasına kadar varan yaptırımlar uygulanmaktadır. Öğrenci yurtları yönetimleri “yüz kızartıcı suç” kavramının eşcinsellere karşı kullanımının en çarpıcı örneklerinden birisidir. Yönetmeliklerde yer alan “efemineler öğretmen olamaz“, “homoseksüeller kaptan olamaz“ gibi ifadelerle, eşcinsel ve transeksüel bireylerin kamusal alanın dışına itilmesi ve çalışma haklarının elinden alınması söz konusudur.
Düşünce, İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü
Son 10 yıldır yapılan pek çok değişikliğe rağmen Anayasa, halen temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı ve yargı bağımsızlığı ilkesini zedeleyici nitelikleri içinde barındırmaktadır. Bu durum Türkiye’yi gerçek bir hukuk devleti niteliğinden de uzaklaştırmıştır. Bu Anayasanın altında üretilen ve yaşamın her alanını düzenleyen yasaların ve kurumsal yapıların da aynı felsefi temele sahip olması, eşcinsellerin insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesinin önünde bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.
LGBTT organizasyonların dernekleşme sürecinde valiliklere bağlı Dernekler Masası, yapılan başvuruları “genel ahlak ve Türk aile yapısına uygun olmadığı” gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılıklarına yönlendirmekte ve İçişleri Bakanlığı’nın derneklerin kapatılması talebi eşcinsel örgütlenmelerine bakışını yansıtmaktadır. Bu engelleyici tavır hem LGBT bireyleri hem de örgütleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’deki lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) örgütleri “Bu toplumda sadece heteroseksüeller yaşamıyor!” çıkışıyla, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığının ortadan kaldırılması için söz hakkını kullanmaya çalışıyor. İnkâra, dışlanmaya, damgalanmaya ve şiddete karşı hem hayatta kalma hem de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel varoluşların toplumsal hayatta tanınması mücadelesini veriyor. Bu süreçte oluşturulan gruplar ve örgütler 2005 yılından bu yana resmen dernekleştiğinde hep aynı engelleme girişimiyle karşılaşıyor.
Önce Kaos GL Derneğine yönelik ayrımcı bir uygulama ve “ahlaka aykırı dernek kurulamaz” suçlamasıyla eşcinsellerin örgütlenme özgürlüğü ihlal edilmeye kalkışıldı. Şimdi ve en son da Lambdaistanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel (LGBTT) Dayanışma Derneği aynı suçlama ile İstanbul Valiliğince kapatılmak isteniyor.
Lambdaistanbul’a açılan davaya, derneğin adında geçen lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transeksüel kelimelerinin ve derneğin amacının “Genel ahlaka ve Türk aile değerlerine aykırı” olduğu gerekçe gösteriliyor.
Anayasanın 10. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın “ayrımcılık” ana maddesini homofobik bir yaklaşımla yorumlayanlar, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel vatandaşların ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmalarını engellemeye kalkışarak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı yapıyorlar.
Hatırlanacağı gibi 2004 yılında TCK Kadın Platformu ile birlikte Lgbtt örgütlerinin TBMM’ye giderek, yeni TCK’nın ayrımcılık maddesine eklenmesini istedikleri ifadeler arasında “cinsel yönelim ayrımcılığı” da vardı. Bunu takiben, Ankara Cumhuriyet Başsavcısının da altını çizdiği gibi “cinsel yönelim ayrımcılığı” TCK sürecinde tartışılmış ve başlangıçta “ayrımcılık” ana maddesine eklenmişti. “Cinsiyet” ile “cinsel yönelim” farklı durumlar olduğu halde Adalet Bakanı Cemil Çiçek, benzer şeyler ifade ettiğini öne sürüp “cinsel yönelim” ibaresinin “ayrımcılık” ana maddesinden çıkarılmasını istemişti.
Daha önce Ankara Valiliğinin Kaos GL Derneği’ne yönelik aynı gerekçesine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Dernekler Kanunu'nu, AB siyasi kriterlerini, Katılım Ortaklığı Belgesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası insan hakları sözleşmelerini dikkate alarak hazırladığı ret kararını hatırlatmak isteriz:
"Yasa, devletin derneklere karşı baskıcı değil, kollayıcı tavrını göstermesi usulüne göre yapılandırılmıştır. "Lezbiyen" ve "gey" kelimeleri günlük hayatta ve bilimsel araştırmalarda rahatlıkla kullanılmaktadır. Bu kavramlar, toplumlara göre değişir. Yeni TCK'nın yapılandırılmasında 'cinsel yönelim ayrımcılığının' tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmak ahlaksız olmak anlamına gelmez. Aslolan tüm ahlak bilimleriyle uğraşanların ortak birleştikleri nokta olan insan iradesinin hür olması gerektiğidir"
Söz konusu kararda, derneğin adında ve amaç bölümünde "ahlak dışı olarak tanımlanabilecek bir husus bulunmadığı" ifade edilmiş ve uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak derneğin kapatılması talebiyle kamu davası açılmasına gerek olmadığı kaydedilmişti.
Lambdaistanbul LGBTT Derneği de 14 yıldır Kaos GL Derneği ile aynı amaçlar için açıktan ve yasalar çerçevesinde çalışan ve aynı amaçlar için dernekleşen bir organizasyondur. Tüzüğündeki eylemlilikleri dernekleşmeden önce de örgütlü bir şekilde açıktan gerçekleştiren Lambdaistanbul, ulusal ve uluslararası herhangi bir yasayı çiğnemeden bugüne kadar gelmiştir ve bundan sonra da var oluşuna aynı çizgisinde devam edecektir.
Kamu görevlileri ve politikacıların eşcinsellerin insan hakları savunucularını, sivil toplum örgütü temsilcilerini hedef alan yaklaşım ve uygulamaları, eşcinsel ve transeksüel bireylerin açılmalarını engellerken örgütlenmeyi de geciktirmektedir.
Travesti ve Transeksüel Yurttaşlar ve Yaşadıkları İnsan Hakları İhlalleri
Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüeller emniyet güçlerine mağdur olarak başvurduklarında, cinsel yönelimleri nedeniyle hemen zanlı konuma düşebilmekte ve süreç eşcinsel ve transeksüel bireyin aleyhine işlemektedir.
Eğitim, barınma, sağlık, sosyal güvenlik, çalışma hakkı gibi en temel haklarından yoksun bırakılan travesti ve transeksüeller, tek seçenek olarak fuhuşa sürüklenmektedir.
Travesti ve transeksüel bireylere yönelik ihlalleri genellikle kolluk kuvvetleri işlediğinden, bu bireylerin adil yargılanma hakları sürekli olarak ellerinden alınmaktadır. Şikayetçi olmak için karakola gittiklerinde şikayetleri kabul edilmemekte, kötü muameleye ve işkenceye maruz kalmaktadırlar.
Fuhuş yapmak Türk Ceza Kanuna göre suç olmamasına rağmen, fuhuş yaptıkları iddiasıyla travesti ve transeksüeller gözaltına alınmakta, izinsiz ve gerekçesiz olarak evlerine baskınlar düzenlenmekte, zorla işgal edilen kendi özel alanlarında kötü muamele ve işkenceye maruz kalmaktadırlar. Travesti ve transeksüellerin yaşadıkları evler, bağlı bulundukları mülki idarelere bağlı fuhuş komisyonları tarafından keyfi olarak mühürlenmekteyken, bu “mühürlenme kararlarına” itiraz edildiğinde kararlar bozulabilmektedir. Kararın bozulması ve mühürlerin kaldırılması bir hafta ile 3 hafta arasında değiştiğinden, bu sürede travesti ve transeksüel bireyler sokakta yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
Ev baskınları, keyfi gözaltılar medyayla topluma ifşa edilerek, travesti ve transeksüel bireylere yönelik önyargılar beslenmekte, nefret suçlarının zemini hazırlanmaktadır.
Son süreçte özellikle Kabahatler Kanunu bahane edilerek, hukuksuz bir şekilde, travesti ve transeksüeller bireylere 117 YTL para cezası kesilmektedir. Bu yöntem, Pembe Hayat LGBTT Derneği üyesi travesti, transeksüel, heteroseksüel seks işçilerine yönelik bir yıldırma politikası olarak uygulanmaktadır.
Travesti ve transeksüel yurttaşların eğitim, barınma, sağlık ve çalışma haklarının olmadığı mevcut koşullarda, bu haklarından faydalanabilmeleri için politika ve hizmetleri geliştirmek yerine, travesti ve transeksüeller bireylere ödeyemeyecekleri para cezaları kesilmesi, onları yeniden fuhuşa sürüklemektedir. Tüm bunlar açıkça “yok etme” politikasının araçlarıdır.
Bu insan hakları ihlalleri, ayrımcılık ve şiddet olayları karşısında sessiz kalan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun, Türkiye’de LGBT bireylerin sorunlarına ilişkin incelemeler yapmasını talep ediyoruz.
LGBTT Bireylerin İnsan Haklarını İzleme Komisyonu
Kaos GL Derneği
Kaos GL İzmir
Lambdaistanbul LGBTT Derneği
MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
Pembe Hayat LGBTT Derneği
Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) bireyler, “Yeter Artık” diyor!
LGBTT Bireylerin İnsan Hakları
Türkiye’de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) bireyler kamusal ve özel alanda ayrımcılığa ve şiddete uğramaktadırlar. Bireyler uğradıkları haksızlıklar karşısında gerekli hukuksal desteği alamayacaklarına ya da adil yargılanma sürecinin gerçekleşmeyeceğine inandırıldıklarından, çoğunlukla susmayı seçmektedirler. Haklarını aramaya karar veren bireyler ise, cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimliklerine dair özel hayatlarının ifşa edileceği endişesiyle kimliklerini gizlemek zorunda kalmaktadırlar. Bu durum, LGBTT bireylerin ve sorunlarının görünmezliğe mahkumiyetini pekiştirmekte ve buna kayıtsız kalmaya devam eden ilgili kurumlarca da, eşcinsellerin örgütlenmeleri güçsüzleştirilmeye çalışılarak engellemektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında eşcinsel bireyler hakkında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasalarda eşcinsel davranışı yasaklayıcı ya da cezalandırıcı bir düzenleme olmamasının yanında, heteroseksüel olmayan bireyleri ayrımcılığa karşı korumak için de eşcinselliğe değinilmemektedir. Bu, LGBT bireylerin T.C. devleti tarafından görmezden gelinerek yok sayıldığının göstergesidir. Tüm yasal düzenlemeler heteroseksüellere yönelik, oysa herkes heteroseksüel değildir.
Ayrımcılığa karşı koruyucu maddeler yasalarımızda yerini bulamazken, Türk Ceza Kanununda muğlak tanımlamalarla geçen, genel ahlak, müstehcenlik, teşhircilik, doğal olmayan cinsel ilişki gibi ifadeler gerekçe gösterilerek eşcinsel, biseksüel, travesti ve transeksüel bireyler mağdur edilmektedir. Eşcinsel bireylere yönelik işlenen suçlar cezasız kalmakta, takibi yapılmamakta, cezalandırılmak yerine ağır tahrik indirimleri ile ödüllendirilmektedir.
Bunun yanında, hem devlet kurumları hem de özel kurumların hukuki düzenlemelerinde “yüz kızartıcı suç” ifadesinin yer aldığı maddeler, genç ve yetişkin eşcinsel ve transeksüel bireylere karşı kullanılmaktadır. Bu yolla, eşcinsel ve transeksüel bireylerin işten, okuldan atılmasına kadar varan yaptırımlar uygulanmaktadır. Öğrenci yurtları yönetimleri “yüz kızartıcı suç” kavramının eşcinsellere karşı kullanımının en çarpıcı örneklerinden birisidir. Yönetmeliklerde yer alan “efemineler öğretmen olamaz“, “homoseksüeller kaptan olamaz“ gibi ifadelerle, eşcinsel ve transeksüel bireylerin kamusal alanın dışına itilmesi ve çalışma haklarının elinden alınması söz konusudur.
Düşünce, İfade ve Örgütlenme Özgürlüğü
Son 10 yıldır yapılan pek çok değişikliğe rağmen Anayasa, halen temel hak ve özgürlükleri sınırlayıcı ve yargı bağımsızlığı ilkesini zedeleyici nitelikleri içinde barındırmaktadır. Bu durum Türkiye’yi gerçek bir hukuk devleti niteliğinden de uzaklaştırmıştır. Bu Anayasanın altında üretilen ve yaşamın her alanını düzenleyen yasaların ve kurumsal yapıların da aynı felsefi temele sahip olması, eşcinsellerin insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ve geliştirilmesinin önünde bir engel olarak ortaya çıkmaktadır.
LGBTT organizasyonların dernekleşme sürecinde valiliklere bağlı Dernekler Masası, yapılan başvuruları “genel ahlak ve Türk aile yapısına uygun olmadığı” gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılıklarına yönlendirmekte ve İçişleri Bakanlığı’nın derneklerin kapatılması talebi eşcinsel örgütlenmelerine bakışını yansıtmaktadır. Bu engelleyici tavır hem LGBT bireyleri hem de örgütleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’deki lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel(LGBTT) örgütleri “Bu toplumda sadece heteroseksüeller yaşamıyor!” çıkışıyla, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığının ortadan kaldırılması için söz hakkını kullanmaya çalışıyor. İnkâra, dışlanmaya, damgalanmaya ve şiddete karşı hem hayatta kalma hem de lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel varoluşların toplumsal hayatta tanınması mücadelesini veriyor. Bu süreçte oluşturulan gruplar ve örgütler 2005 yılından bu yana resmen dernekleştiğinde hep aynı engelleme girişimiyle karşılaşıyor.
Önce Kaos GL Derneğine yönelik ayrımcı bir uygulama ve “ahlaka aykırı dernek kurulamaz” suçlamasıyla eşcinsellerin örgütlenme özgürlüğü ihlal edilmeye kalkışıldı. Şimdi ve en son da Lambdaistanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel (LGBTT) Dayanışma Derneği aynı suçlama ile İstanbul Valiliğince kapatılmak isteniyor.
Lambdaistanbul’a açılan davaya, derneğin adında geçen lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transeksüel kelimelerinin ve derneğin amacının “Genel ahlaka ve Türk aile değerlerine aykırı” olduğu gerekçe gösteriliyor.
Anayasanın 10. Maddesi ile Türk Ceza Kanunu (TCK)’nın “ayrımcılık” ana maddesini homofobik bir yaklaşımla yorumlayanlar, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel vatandaşların ifade ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmalarını engellemeye kalkışarak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı yapıyorlar.
Hatırlanacağı gibi 2004 yılında TCK Kadın Platformu ile birlikte Lgbtt örgütlerinin TBMM’ye giderek, yeni TCK’nın ayrımcılık maddesine eklenmesini istedikleri ifadeler arasında “cinsel yönelim ayrımcılığı” da vardı. Bunu takiben, Ankara Cumhuriyet Başsavcısının da altını çizdiği gibi “cinsel yönelim ayrımcılığı” TCK sürecinde tartışılmış ve başlangıçta “ayrımcılık” ana maddesine eklenmişti. “Cinsiyet” ile “cinsel yönelim” farklı durumlar olduğu halde Adalet Bakanı Cemil Çiçek, benzer şeyler ifade ettiğini öne sürüp “cinsel yönelim” ibaresinin “ayrımcılık” ana maddesinden çıkarılmasını istemişti.
Daha önce Ankara Valiliğinin Kaos GL Derneği’ne yönelik aynı gerekçesine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Dernekler Kanunu'nu, AB siyasi kriterlerini, Katılım Ortaklığı Belgesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve taraf olunan uluslararası insan hakları sözleşmelerini dikkate alarak hazırladığı ret kararını hatırlatmak isteriz:
"Yasa, devletin derneklere karşı baskıcı değil, kollayıcı tavrını göstermesi usulüne göre yapılandırılmıştır. "Lezbiyen" ve "gey" kelimeleri günlük hayatta ve bilimsel araştırmalarda rahatlıkla kullanılmaktadır. Bu kavramlar, toplumlara göre değişir. Yeni TCK'nın yapılandırılmasında 'cinsel yönelim ayrımcılığının' tartışıldığı bir dönemde, eşcinsel olmak ahlaksız olmak anlamına gelmez. Aslolan tüm ahlak bilimleriyle uğraşanların ortak birleştikleri nokta olan insan iradesinin hür olması gerektiğidir"
Söz konusu kararda, derneğin adında ve amaç bölümünde "ahlak dışı olarak tanımlanabilecek bir husus bulunmadığı" ifade edilmiş ve uluslararası sözleşmeler de dikkate alınarak derneğin kapatılması talebiyle kamu davası açılmasına gerek olmadığı kaydedilmişti.
Lambdaistanbul LGBTT Derneği de 14 yıldır Kaos GL Derneği ile aynı amaçlar için açıktan ve yasalar çerçevesinde çalışan ve aynı amaçlar için dernekleşen bir organizasyondur. Tüzüğündeki eylemlilikleri dernekleşmeden önce de örgütlü bir şekilde açıktan gerçekleştiren Lambdaistanbul, ulusal ve uluslararası herhangi bir yasayı çiğnemeden bugüne kadar gelmiştir ve bundan sonra da var oluşuna aynı çizgisinde devam edecektir.
Kamu görevlileri ve politikacıların eşcinsellerin insan hakları savunucularını, sivil toplum örgütü temsilcilerini hedef alan yaklaşım ve uygulamaları, eşcinsel ve transeksüel bireylerin açılmalarını engellerken örgütlenmeyi de geciktirmektedir.
Travesti ve Transeksüel Yurttaşlar ve Yaşadıkları İnsan Hakları İhlalleri
Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüeller emniyet güçlerine mağdur olarak başvurduklarında, cinsel yönelimleri nedeniyle hemen zanlı konuma düşebilmekte ve süreç eşcinsel ve transeksüel bireyin aleyhine işlemektedir.
Eğitim, barınma, sağlık, sosyal güvenlik, çalışma hakkı gibi en temel haklarından yoksun bırakılan travesti ve transeksüeller, tek seçenek olarak fuhuşa sürüklenmektedir.
Travesti ve transeksüel bireylere yönelik ihlalleri genellikle kolluk kuvvetleri işlediğinden, bu bireylerin adil yargılanma hakları sürekli olarak ellerinden alınmaktadır. Şikayetçi olmak için karakola gittiklerinde şikayetleri kabul edilmemekte, kötü muameleye ve işkenceye maruz kalmaktadırlar.
Fuhuş yapmak Türk Ceza Kanuna göre suç olmamasına rağmen, fuhuş yaptıkları iddiasıyla travesti ve transeksüeller gözaltına alınmakta, izinsiz ve gerekçesiz olarak evlerine baskınlar düzenlenmekte, zorla işgal edilen kendi özel alanlarında kötü muamele ve işkenceye maruz kalmaktadırlar. Travesti ve transeksüellerin yaşadıkları evler, bağlı bulundukları mülki idarelere bağlı fuhuş komisyonları tarafından keyfi olarak mühürlenmekteyken, bu “mühürlenme kararlarına” itiraz edildiğinde kararlar bozulabilmektedir. Kararın bozulması ve mühürlerin kaldırılması bir hafta ile 3 hafta arasında değiştiğinden, bu sürede travesti ve transeksüel bireyler sokakta yaşamak zorunda bırakılmaktadır.
Ev baskınları, keyfi gözaltılar medyayla topluma ifşa edilerek, travesti ve transeksüel bireylere yönelik önyargılar beslenmekte, nefret suçlarının zemini hazırlanmaktadır.
Son süreçte özellikle Kabahatler Kanunu bahane edilerek, hukuksuz bir şekilde, travesti ve transeksüeller bireylere 117 YTL para cezası kesilmektedir. Bu yöntem, Pembe Hayat LGBTT Derneği üyesi travesti, transeksüel, heteroseksüel seks işçilerine yönelik bir yıldırma politikası olarak uygulanmaktadır.
Travesti ve transeksüel yurttaşların eğitim, barınma, sağlık ve çalışma haklarının olmadığı mevcut koşullarda, bu haklarından faydalanabilmeleri için politika ve hizmetleri geliştirmek yerine, travesti ve transeksüeller bireylere ödeyemeyecekleri para cezaları kesilmesi, onları yeniden fuhuşa sürüklemektedir. Tüm bunlar açıkça “yok etme” politikasının araçlarıdır.
Bu insan hakları ihlalleri, ayrımcılık ve şiddet olayları karşısında sessiz kalan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun, Türkiye’de LGBT bireylerin sorunlarına ilişkin incelemeler yapmasını talep ediyoruz.
LGBTT Bireylerin İnsan Haklarını İzleme Komisyonu
Kaos GL Derneği
Kaos GL İzmir
Lambdaistanbul LGBTT Derneği
MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
Pembe Hayat LGBTT Derneği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder