Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü dolayısıyla Eskişehir Demokratik Kadın Platformu(DKP) bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Eskişehir’de 17 Kasım’da başlatılan ''Kadına Yönelik Şiddete Son!'' kampanyası kapsamında gerçekleştirilen basın açıklamasında, kadınlara yönelik şiddetin evrensel olmakla birlikte birçok kadının etnik kökeni, sınıfı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği ya da HIV statüsü nedeniyle de hedef seçildiği belirtildi. DKP yaptığı basın açıklamasıyla ayrıca kadınların taleplerini de dile getirdi. Basın açıklamasının tamamı şöyle;
BASINA VE KAMUOYUNA;
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü. Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşlerin katledilişlerinin yıldönümü.
Kadına yönelik şiddet dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türü. Kadınlara yönelik şiddet evrensel olmakla birlikte birçok kadın etnik kökeni, sınıfı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği ya da HIV statüsü nedeniyle de hedef seçiliyor. Irak’ta bombalar altında bir kadın ve çocuk ölüyor. Onlarca polis karakolunun işkencehanelerinde kadınlara işkence yapılıyor. Doğumdan ölüme kadar, savaş zamanında olduğu kadar barış zamanında da biz kadınlar; devlet, toplum ve ailelerimizin ellerinde şiddet ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Dünyanın neresinde olursak olalım biz kadınlar şiddetin her türüyle de karşı karşıyayız.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet, 1yıl içinde bir önceki yıla göre %76 oranında artmıştır.
Aile içi şiddet ve namus cinayetleri artarak devam ediyor!
Her gün gazetelerin 3.sayfalarında okuyoruz onları. Kurşunlanan, boğulan, bıçaklanan, burnu kesilen, tırnakları çekilen, recm edilen, intihar ettirilen, namus uğruna katledilen kadınlar. Gündem ne olursa olsun değişmeyen gözlerine siyah bant çekilmiş kadın yüzleri.
Yeni anayasa düzenlemeleri, kadınların mücadelesi sonucu kazanılan hakların gerisine düşerek cinsiyetçi bakış açısını toplumun her kesiminde daha da fazla hakim kılmaya çalışıyor.
Lambdaistanbul lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel dayanışma derneği hukuka ve ahlaka aykırı olma gerekçesiyle kapatılmaya çalışılıyor. Var oluş üzerinden bir tanımlama ahlaka ve hukuka aykırı olamaz. Demokratik ülkelerde her grup sesini duyurabilmek için örgütlenme hakkına sahiptir. Örgütlenme hakkı engellenemez. Ayrıca toplumun her kesiminde var olan homofobi ve transfobi devlet ve medya tarafından yaygınlaştırılarak nefret cinayetleri arttırılıyor.
Kamu personel yasası ve sosyal güvenlik yasası gibi yasalarla kadınlar kamusal alandan dışlanıyor.
2005 yılının sonunda Bursa’da Özay Tekstil’e ait fabrikada çıkan yangında ölen 5 kadın işçinin patronuna verilen 10yıl hapis cezasının 182bin YTL’lik para cezasına çevrilmesi kapitalizm hukukunu gözler önüne serdi. Özay Tekstil gibi binlerce işyerinde kadınlar sigortasız, sendikasız, iş ve işyeri güvenliği olmaksızın karşılığı asla ödenemeyen uzun mesai saatleri boyunca çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Antalya’da Novamed firmasında çalışan 82 kadın, ağır çalışma koşullarına karşı 1seneyi aşkın bir süredir mücadele ediyor. Her gün doğurmanın nimetlerini anlatanlar kadın eğer çalışmak istiyorsa doğurmasını engelleyecek her türlü insanlık dışı çabayı gösterebiliyorlar.
Son günlerde gündeme gelen türban tartışması ile kadınlar; ‘türbanlı’ ve ‘türbansız’ olarak saflaştırılıyor. Bu tartışmayla aslında erkek egemenliğinin kadınlar üzerindeki baskısı arttırılıyor.
Kürt sorununda demokratik çözümden yana tavır alınmıyor. 24.sınır ötesi operasyon kardeş halkları birbirine düşman ediyor. Bu savaşta en çok acıyı çeken Kürt kadınlar, hem ulusal hem cinsel kimliklerinden dolayı baskılanıyor. Türk ve Kürt kadınlarının gözyaşları militarizmin oyunlarının sonucudur. Bütün savaşlar önce kadınları vuruyor.
BASINA VE KAMUOYUNA;
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü. Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşlerin katledilişlerinin yıldönümü.
Kadına yönelik şiddet dünyanın tüm toplumlarında yaygın olarak rastlanan bir şiddet türü. Kadınlara yönelik şiddet evrensel olmakla birlikte birçok kadın etnik kökeni, sınıfı, cinsiyeti, cinsel yönelimi, cinsiyet kimliği ya da HIV statüsü nedeniyle de hedef seçiliyor. Irak’ta bombalar altında bir kadın ve çocuk ölüyor. Onlarca polis karakolunun işkencehanelerinde kadınlara işkence yapılıyor. Doğumdan ölüme kadar, savaş zamanında olduğu kadar barış zamanında da biz kadınlar; devlet, toplum ve ailelerimizin ellerinde şiddet ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz. Dünyanın neresinde olursak olalım biz kadınlar şiddetin her türüyle de karşı karşıyayız.
Ülkemizde kadına yönelik şiddet, 1yıl içinde bir önceki yıla göre %76 oranında artmıştır.
Aile içi şiddet ve namus cinayetleri artarak devam ediyor!
Her gün gazetelerin 3.sayfalarında okuyoruz onları. Kurşunlanan, boğulan, bıçaklanan, burnu kesilen, tırnakları çekilen, recm edilen, intihar ettirilen, namus uğruna katledilen kadınlar. Gündem ne olursa olsun değişmeyen gözlerine siyah bant çekilmiş kadın yüzleri.
Yeni anayasa düzenlemeleri, kadınların mücadelesi sonucu kazanılan hakların gerisine düşerek cinsiyetçi bakış açısını toplumun her kesiminde daha da fazla hakim kılmaya çalışıyor.
Lambdaistanbul lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel dayanışma derneği hukuka ve ahlaka aykırı olma gerekçesiyle kapatılmaya çalışılıyor. Var oluş üzerinden bir tanımlama ahlaka ve hukuka aykırı olamaz. Demokratik ülkelerde her grup sesini duyurabilmek için örgütlenme hakkına sahiptir. Örgütlenme hakkı engellenemez. Ayrıca toplumun her kesiminde var olan homofobi ve transfobi devlet ve medya tarafından yaygınlaştırılarak nefret cinayetleri arttırılıyor.
Kamu personel yasası ve sosyal güvenlik yasası gibi yasalarla kadınlar kamusal alandan dışlanıyor.
2005 yılının sonunda Bursa’da Özay Tekstil’e ait fabrikada çıkan yangında ölen 5 kadın işçinin patronuna verilen 10yıl hapis cezasının 182bin YTL’lik para cezasına çevrilmesi kapitalizm hukukunu gözler önüne serdi. Özay Tekstil gibi binlerce işyerinde kadınlar sigortasız, sendikasız, iş ve işyeri güvenliği olmaksızın karşılığı asla ödenemeyen uzun mesai saatleri boyunca çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Antalya’da Novamed firmasında çalışan 82 kadın, ağır çalışma koşullarına karşı 1seneyi aşkın bir süredir mücadele ediyor. Her gün doğurmanın nimetlerini anlatanlar kadın eğer çalışmak istiyorsa doğurmasını engelleyecek her türlü insanlık dışı çabayı gösterebiliyorlar.
Son günlerde gündeme gelen türban tartışması ile kadınlar; ‘türbanlı’ ve ‘türbansız’ olarak saflaştırılıyor. Bu tartışmayla aslında erkek egemenliğinin kadınlar üzerindeki baskısı arttırılıyor.
Kürt sorununda demokratik çözümden yana tavır alınmıyor. 24.sınır ötesi operasyon kardeş halkları birbirine düşman ediyor. Bu savaşta en çok acıyı çeken Kürt kadınlar, hem ulusal hem cinsel kimliklerinden dolayı baskılanıyor. Türk ve Kürt kadınlarının gözyaşları militarizmin oyunlarının sonucudur. Bütün savaşlar önce kadınları vuruyor.
Taleplerimiz;
-Namus cinayetleri madde 82’de nitelikli insan öldürme olarak sınıflandırılmalı ve ‘haksız tahrik’e ilişkin tüm bahisler gerekçeden çıkartılmalıdır.
- Anayasanın 10.maddesi, ayrımcılık maddesine; Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği eklenmeli, önyargılar ve genel ahlak gerekçesiyle örgütlerin kapatılmasına ilişkin hukuka aykırı uygulamalar son bulmalıdır. Eşcinsellere yönelik işlenen nefret cinayetlerinde tahrik hafifletici unsur olmaktan çıkarılmalı, yargı organları eşcinsellere karşı önyargılarından arınmalıdır.
-Merkezi Hükümet, Kadın Sığınakları ve Toplum Merkezleri kurma ve işletme sorumluluğunu taşımayı sürdürmelidir.
-Yerel yönetimlerin bölgesinde yeni Kadın Sığınakları ve Toplum Merkezleri açarak işletmesi, Kamu Yönetim Reform Yasası’na yerleştirilecek aşağıdaki düzenlemelere tabii olmalıdır:
1. Kadın Sığınakları ve Toplum Merkezleri’nin işletiminde izlenecek uluslar arası standartlara, özellikle gerekli eğitim ve deneyime sahip sosyal hizmet uzmanı,psikolog veya sağlık çalışanlarının görevlendirilmesi ilkesine uygunluk ve net kurallar dayatan bir hüküm.
2. Kadın Sığınakları ve Toplum Hizmetleri’nin işletmesinden sorumlu yerel yönetimlerin, bu kurumların idaresinde, yetkin ve deneyimli kadın grupları ve sivil toplum kuruluşları ile yakın işbirliği yapmasını gerektiren bir hüküm.
Biz Eskişehir demokratik kadın platformu olarak kadına yönelik her türlü şiddete karşı çıkıyoruz.
Oyunu bozuyoruz, erkek şiddetine hayır diyoruz!
17 Kasım’da başlattığımız kampanyamız devam ediyor… 1-2 aralık ta adalar Migros önünde açılacak standlarımıza bekliyoruz. Şiddetin karşısında yükselecek seslerimizi birbirine katarak güçlendirebilmek için tüm kadınları mektup yazmaya davet ediyoruz.
Basın açıklamasından sonra 25 Kasım saat 14.00’da KESK’de yapılacak olan FilmMor “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” belgeseli gösterimi ve söyleşimize bekliyoruz…
Mücadele ve dayanışmanın gücüne inanan kadınlar hayatı dönüştürecek!
KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
ESKİŞEHİR DEMOKRATİK KADIN PLATFORMU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder