Basına ve Kamuoyuna;
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabulünün 59. yıldönümü olan bu gün, yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin sonucunda, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edilişinin kutlandığı, insanlık tarihinin önemli bir kilometre taşıdır.
Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşması’nda önemli bir yer tutan insan hakları, 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ile özel bir düzenlemeye konu olmuştur. BM Genel Kurulu’nun kabul ettiği Beyanname, ülkemiz tarafından da 6 Nisan 1949’da onaylanmıştır. Bu düzenlemenin, insan haklarının güvence altına alınması, geliştirilmesi, bu konuda tüm dünyada insanların bilgilendirilmesi ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması açısından anlam ve öneminin dünya kamuoyunca paylaşılması amacıyla, 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm dünya devletleri tarafından ortak değerler olarak kabul edilen insan hakları ilkelerini yansıtmaktadır. Beyanname, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, doğuş, tabiiyet, servet ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu beyannamede ileri sürülen tüm hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabulünün 59. yıldönümü olan bu gün, yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin sonucunda, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edilişinin kutlandığı, insanlık tarihinin önemli bir kilometre taşıdır.
Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşması’nda önemli bir yer tutan insan hakları, 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ile özel bir düzenlemeye konu olmuştur. BM Genel Kurulu’nun kabul ettiği Beyanname, ülkemiz tarafından da 6 Nisan 1949’da onaylanmıştır. Bu düzenlemenin, insan haklarının güvence altına alınması, geliştirilmesi, bu konuda tüm dünyada insanların bilgilendirilmesi ve insan hakları bilincinin yaygınlaştırılması açısından anlam ve öneminin dünya kamuoyunca paylaşılması amacıyla, 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm dünya devletleri tarafından ortak değerler olarak kabul edilen insan hakları ilkelerini yansıtmaktadır. Beyanname, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Buna göre herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, doğuş, tabiiyet, servet ya da benzeri başka bir statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin bu beyannamede ileri sürülen tüm hak ve özgürlüklerden eşit bir şekilde istifade eder.
Bir kişinin cinsel yöneliminin ve cinsiyet kimliğinin farklılığı nedeniyle olağandan farklı bir muameleye tabi tutulması anlamında cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayırımcılığı Türkiye hukukunda, bu alanda etkinlik gösteren örgütler olarak konuyu gündeme getirmemiz üzerine son birkaç yıldır tartışılmaya başlanmıştır. Tartışmanın taraflarını, eşcinsel haklarını savunan örgütler, dar bir akademik çevre ve eşcinsel hareketin gelişimine paralel olarak ortaya çıkan yargılamalar nedeniyle yargı organları oluşturmaktadır. Yasama organı, yürütme organı, sendikalar ve diğer demokratik kitle örgütleri, ısrarla tartışmanın tarafı olmaktan kaçınmaktadırlar.
1982 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, eşcinsellik veya cinsel yönelim konusunda olumlu ya da olumsuz bir düzenleme bulunmamaktadır. Eşitliğe ilişkin genel düzenleyici hüküm 10. maddede düzenlenmiştir. Anayasanın Kanun Önünde Eşitlik başlıklı 10. Maddesine göre:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Madde metnine bakıldığında, “dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep” gibi ayırımcılık sebeplerine açıkça yer verildiği halde “cinsel yönelim” ve ‘’cinsiyet kimliği’’ olgusuna yer verilmemektedir. Ancak madde metninde belirtilen “…ve benzeri sebeplerle” ibaresi geniş yorumlanarak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayırımcılığı da bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi gerekirken bugüne kadar bu madde eşcinsellerin maruz kaldıkları ayrımcılıklar için hiçbir zaman uygulanmamıştır.
22 Mart 2007 seçimlerinden sonra hükümet tarafından gündeme getirilen ve kamuoyunda değişik kesimlerce tartışılan “Yeni Anayasa” sürecinde, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel (LGBTT) örgütleri olarak ‘‘biz de varız!’’ diyerek ülke düzeyinde LGBTT hakları hareketinin etkisini artırmak ve LGBTT örgütleri olarak birlikte hareket edebilmek amacıyla, Anayasa LGBTT Komisyonu’nu oluşturduk. Anayasa LGBTT Komisyonu olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tüm vatandaşların haklarını koruyan ve tüm ayrımcılıkları önleyici maddeleri içerecek şekilde Anayasa’nın “kanunlar önünde eşitlik”i düzenleyen 10. maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenmesini talep ettik; ancak hükümetin cevabının olumsuz olduğu, Hürriyet Gazetesi’nden Bülent Sarıoğlu’nun 20 Ekim 2007 tarihli haberinden anlaşılmaktadır. Hükümeti temsilen Anayasa Komisyonu üyesi sıfatıyla Dengir Mir Fırat ve Burhan Kuzu’nun verdiği beyanlar, önümüzdeki “yüz yıl” içerisinde bir değişiklik olmayacağı izlenimini vermektedir. Dengir Mir Fırat, gazeteye verdiği demeçte;
“21. yüzyılın anayasasında biraz zor, belki 22. yüzyılda olur. Biz, üçüncü kuşak haklar dediğimiz çevre gibi konulara taslakta yer verdik. Ama bu dördüncü kuşak özgürlüklere giriyor. Böyle bir özgürlüğü düşünmedik, zannetmiyorum kabul görsün. AB Anayasası da daha yok zaten. Avrupa’da da bunda bir mutabakat sağlanmadı. Toplumun bunları daha çok tartışması lazım” diyerek hükümetin yaklaşımını özetlemiştir.
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü’nde de LGBTT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı nedeniyle işlerinden çıkartılmaları, özel ve kamusal alanda psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmaları, sosyal alandan tamamen dışlanmaları ve en temel hak olan yaşama hakkına yönelik saldırılara maruz kalmaları devam etmektedir.
Bu nedenlerle, LGBTT bireylerin daha fazla insan hakları ihlallerine maruz kalmamaları için hükümet tarafından gerekli her türlü adım atılmalıdır! Hazırlanacak yeni anayasanın ayrımcılığı tanımlayan 10. maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmelidir!
Anayasa LGBTT Komisyonu*
Anayasa LGBTT Komisyonu Sekretaryası
1982 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, eşcinsellik veya cinsel yönelim konusunda olumlu ya da olumsuz bir düzenleme bulunmamaktadır. Eşitliğe ilişkin genel düzenleyici hüküm 10. maddede düzenlenmiştir. Anayasanın Kanun Önünde Eşitlik başlıklı 10. Maddesine göre:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Madde metnine bakıldığında, “dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep” gibi ayırımcılık sebeplerine açıkça yer verildiği halde “cinsel yönelim” ve ‘’cinsiyet kimliği’’ olgusuna yer verilmemektedir. Ancak madde metninde belirtilen “…ve benzeri sebeplerle” ibaresi geniş yorumlanarak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayırımcılığı da bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi gerekirken bugüne kadar bu madde eşcinsellerin maruz kaldıkları ayrımcılıklar için hiçbir zaman uygulanmamıştır.
22 Mart 2007 seçimlerinden sonra hükümet tarafından gündeme getirilen ve kamuoyunda değişik kesimlerce tartışılan “Yeni Anayasa” sürecinde, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transeksüel (LGBTT) örgütleri olarak ‘‘biz de varız!’’ diyerek ülke düzeyinde LGBTT hakları hareketinin etkisini artırmak ve LGBTT örgütleri olarak birlikte hareket edebilmek amacıyla, Anayasa LGBTT Komisyonu’nu oluşturduk. Anayasa LGBTT Komisyonu olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tüm vatandaşların haklarını koruyan ve tüm ayrımcılıkları önleyici maddeleri içerecek şekilde Anayasa’nın “kanunlar önünde eşitlik”i düzenleyen 10. maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibarelerinin eklenmesini talep ettik; ancak hükümetin cevabının olumsuz olduğu, Hürriyet Gazetesi’nden Bülent Sarıoğlu’nun 20 Ekim 2007 tarihli haberinden anlaşılmaktadır. Hükümeti temsilen Anayasa Komisyonu üyesi sıfatıyla Dengir Mir Fırat ve Burhan Kuzu’nun verdiği beyanlar, önümüzdeki “yüz yıl” içerisinde bir değişiklik olmayacağı izlenimini vermektedir. Dengir Mir Fırat, gazeteye verdiği demeçte;
“21. yüzyılın anayasasında biraz zor, belki 22. yüzyılda olur. Biz, üçüncü kuşak haklar dediğimiz çevre gibi konulara taslakta yer verdik. Ama bu dördüncü kuşak özgürlüklere giriyor. Böyle bir özgürlüğü düşünmedik, zannetmiyorum kabul görsün. AB Anayasası da daha yok zaten. Avrupa’da da bunda bir mutabakat sağlanmadı. Toplumun bunları daha çok tartışması lazım” diyerek hükümetin yaklaşımını özetlemiştir.
Bugün Dünya İnsan Hakları Günü’nde de LGBTT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı nedeniyle işlerinden çıkartılmaları, özel ve kamusal alanda psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmaları, sosyal alandan tamamen dışlanmaları ve en temel hak olan yaşama hakkına yönelik saldırılara maruz kalmaları devam etmektedir.
Bu nedenlerle, LGBTT bireylerin daha fazla insan hakları ihlallerine maruz kalmamaları için hükümet tarafından gerekli her türlü adım atılmalıdır! Hazırlanacak yeni anayasanın ayrımcılığı tanımlayan 10. maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” ibareleri eklenmelidir!
Anayasa LGBTT Komisyonu*
Anayasa LGBTT Komisyonu Sekretaryası
Ankara
Kaos GL Derneği
İstanbul
Lambdaistanbul LGBTT Derneği
*Anayasa LGBTT Komisyonu
Antalya Gökkuşağı Eşcinsel Oluşumu
Kaos GL Derneği
Kaos GL İzmir
KAOSİST Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi
Lambdaistanbul LGBTT Derneği
MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
Pembe Hayat LGBTT Derneği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder